bende bir huy var, yazdığım şeyleri buraya post attıktan sonra asla açıp bir daha okumuyorum.. hatta yazarken bile gelişine yazıp bir önceki cümlem ne ona bile bakmıyorum.. birkaç gün önce hiç yapmadığım bir şeyi yapıp ilk yazdığım yazıdan itibaren oturdum hepsini en baştan tek tek okudum. gelen yorumlar da dahil..
zamanda yolculuk etmek duyguları körelmiş sandığım bugünkü beni epey sarstı.. 23 yaşındaki beni çocuk sanarken aslında şu an olduğumdan daha olgun ve umutlu gördüm.. o zamanki kalp acılarımı düşününce nasıl bu kadar olgun olabildin, helal olsun sana, seninle gurur duyuyorum, çok tatlısın dedim 6 yıl önceki halime..yalnızlığı ve çaresizliği sonuna kadar tecrübe eden halim bugünkü kuruntulu Gizem’e çok büyük bir ders verdi, afalladım.. yaş aldıkça daha da olgunlaşanlardan değil de küçükken inanılmaz olgun olup büyüdükçe biraz olsun çocuklaşmak isteyenlerden olduğumu fark ettim.. sonra döndüm bugüne.. öfkelendiğim, içerlediğim, üzüldüğüm her şeyi koydum önüme…
önümdekiler o kadar kalabalıktı ki, nefes alacak yer kalmadı bir süre. bir anda radyoda sıla çalmaya başladı. kaderin tatlı cilveleri derim ben buna hep.. hiç öyle dümdüz tesadüf değil mutlaka en beklemediğim anda bende izi olan bir şeyler düşer önüme, güzel bir mesaj gibi. niyeyse tutuldum ben bu şarkıya yine, tekrar tekrar dinledim.. oyalandığım yalan sevinçlerin hepsine tutunduğumu fark edip aldım çöpe attım. tek tek hepsiyle vedalaşıp içimi temizledim, yüklerimden kurtuldum. ha hiç kimseyi ve hiçbir şeyi affettim sanma, affetmedim hesaplaşmalarımı ilahi adaletin ellerine teslim ettim. elbet bir gün o büyük hesaplaşmalar da gerçekleşecek. er ya da geç, öyle veya böyle.. ama gerçekleşecek 🙂
kabuğuma çekildim artık, insanları gerektiği kadar dinliyorum. kendimi hiçbir şey için gereksiz üzmüyorum. hayatımın merkezinde at koşturan hiç kimse artık ortalıkta değil.. merkez de benim, hayatın kendisi de benim.. ne de olsa kalan tahmini süremiz belli değil, süreyle ilgili tahmin yapmak hele imkansız.. madem belirsiz her şey, akıntıya teslim olup kalan süreyi de kendimi parlatarak geçireceğim. bu saatten sonra parlamak isteyen benim hayatıma girip mola veremeyecek, yolculuklarında tamamen yalnızlar. tıpkı benim gibi ya da olmak istedikleri gibi 🙂
ne gelene yüzde yüz güvenle kollarımı açarım çılgınlar gibi ne de gidene kal derim. ne izin veririm artık hadsizliğe, ne de enerjimi tükettiririm.. çünkü ben psikolog değilim, psikiyatr hiç değilim.. sağlıksız insanları iyileştirip topluma kazandırma işi bana ait değil. belki biraz sert gelirim artık insanlara ama üzgün de değilim bunun için. çünkü kırdığımdan daha çok kırıldım her seferinde.. tahammül eşiğim 23 yaşında süresini doldurdu.. diyor ya kafeste sözler susuyor şimdi.. sözleri kafese kapatıp kuluçkaya yatma devri bitti, artık uçma vakti..