Ağzı olan konuşuyor…

Yokluğumun üzerinden geçen bilmem kaçıncı günde işte yine karşınızdayım…

şunu da şuraya bırakayım dinlersiniz 🙂

Her gelişimde bu sefer son bir daha gitmeyeceğim dedim ve hep gittim! Valla ne söyleseniz haklısınız, utancım büyük… Affedin.

2 yıl önce bu blogu açarken birileri girip okur diye düşünmemiştim… Hatta uzun bir süre tek başıma takıldığımı sanıyordum, görüyorum ki yanılmışım. Maşallah bir sürü stalkerım varmış :)) Böyle hiç ummadığım anlarda maillere, mesajlara boğdunuz beni… Sağ olun, var olun…

Aslında ben hiç gitmedim, hep buradaydım… Hatta sürekli yazdım yazdım, sildim. Kelimelerin gideceği yerlerden korktuğum için sessizliği tercih ettim. Resmen bir hayalet oldum. Hayat bildiğin deneme yanılma yöntemiyle ilerliyor. Denemeden, yanılmadan öğrenemiyorsun hiçbir şeyi. Biraz da böyle takılayım bakalım nasıl olacak dedim. Denedim, yanıldım ve geldim.

Bu aralar inanılmaz doluyum, birilerine fena sataşasım var ama sabrım beni öyle bir tutuyor ki inan hayretler içerisindeyim. Bu kadar sabırlı olduğumu gerçekten bilmiyordum. Bilip bilmeden konuşanı mı dersin, üstüne vazife olmayan meselelere karışanı mı dersin, densiz densiz konuşanı mı dersin… türlü türlü modeller var böyle ağzı olduğu için konuşmayı marifet sanan. Sussan olmuyor, susmasan olmaz. Seni arafta bırakan modeller…

Sen kendini tutup susarken onlar seni susturduklarını sanıyorlar 🙂 sen kendine denk görmeyip cevap vermek için yorulma zahmetine girmezken, onlar konuştukça konuşuyorlar 🙂 bu durum sinir bozucu, hem de çok ama biliyor musun insan her duyduğuna cevap vermediğinde büyüyormuş, gerçekten anladım. Tabii susmayı çok abartmamak lazım. Konuşman gereken yerde de konuş. Sessiz kalma… Kimsenin seni ezmesine izin verme. Eğer beceremiyorsan bana ulaş, ben senin yerine hallederim 🙂 İnsanların laflarını ağızlarına tepmekte gayet iyiyim.

Arsızlığı, hadsizliği bir marifet sanıp, tüm aşağılık komplekslerini senin üzerinde atmaya çalışırlar.. İzin verme. Hepsine yol ver… gitsinler. Bu canı, bu hayatı sana onlar vermedi. Ve bu hayatta tek canın var. Ne nankör bir kedisin 9 canın olsun ne de bir oyun karakterisin ölüp ölüp dirilesin… Ben öyle yapıyorum. Kim beni azıcık bile olsa bunaltsa hadi güle güle… Çekemem! Uğraşamam! Bana ne? demeyi de Sana ne? demeyi de öğrendim, sana da tavsiye ederim.

İşte döndüm yine buraya. Tüm sustuğum şeyleri kusarım artık burda 🙂 nasıl olsa burası benim evim. Kime ne?

Hayattaki amacını otur bir sorgula… ne için varsın? Kim için varsın? Kendini geliştir… bir şeyler üret, bir şeyler öğren… Vaktin dolu dolu geçsin… Sonra kimseler üzemez seni. Kendinle mutlu olmayı öğrendiğinde hiç kimse deviremez seni…

Ağzı olan konuştukça sen inadına sus. Bozma efendiliğini… İsteyen istediğini düşünsün. Kimseye kendini kanıtlamak zorunda değilsin, gerçekten…

Ağzı olan konuşuyor…’ için 3 yanıt

  1. Yuvaya bu geri donus son olsun artık.
    “insan her duyduğuna cevap vermediğinde büyüyormuş” cümlesine ayrı bir parantez acmak istiyorum ne kadar doğru bir cümle olmuş. Özlemiştik yokluğunda hoşgeldin Sefa getirdin. Ayrı bir parantezde linkteki şarkı için açmak istiyorum; çok beğendim.
    Tekrar hoşgeldin sefa getirdin yuvana 🙂

    Liked by 2 people

  2. burada yaz bence, silme… Yazıp sildiğin her kelime yerini, sahte cümlelere bırakır. Sayın yazar sizin yazılarınızı beğenmemek, hayat ve gerçekliği bir kenara bırakmaktan öte bir şey olamaz… siz hep yazın, yazılarınızda kendimizi bulalım, bir satırda veya kelimede… Sevgiler…

    Beğen

Yorum bırakın