yalnızken günler sanki yıllarmış gibi geliyor..

tam iki yıl sonra gelip şu ekrana bir şeyler karalayabilmek o kadar zor geldi ki…

dinle…

geçtiğimiz iki yılda o kadar çok şey oldu ki nerden başlayıp nasıl devam edeceğim inan bilmiyorum.. ama deneyeceğim.

yazmaya yazmaya klavyeyi kullanmayı da unutmuşum. hatta şu yukardaki şarkının bağlantısı nasıl ekleniyordu diye tam 15 dakika uğraştım… Bilgisayarda yazı yazmak şu an çok ciddi bir kabus benim için, inanamazsın… 2 yılda wordpress acayip değişmiş, klavyemle de ilişkim de tek parmakla tek tek harflere basa basa yazma savaşı veren yaşlı teyzeler gibi ama pes etmeyeceğim.

hazırsan başlayalım…

öncelikle kapaktaki fotoğraf karesi tekrar tekrar bıkmadan izleyeceğim satc’nin en hüngür hüngür ağlamalı, insanı tripten tribe sokan bölümünde kızımızın acılar içinde kıvransa da yüzüne taktığı sahte gülümseme maskesiyle aşkından ölüp bittiği adama alay eder halde veda edişinden… 🙂

her neyse..

bu akşam biraz hava alayım markete gideyim hem de yürümüş olurum dedim, telefonumu da evde şarja bıraktım hemen dönerim diye.. sonra dönemedim, o market işi biraz daha yürüyeyime döndü, yürüyüş bi kahve içeyime dönüştü ve kendimi evin yakınında bir kafeye resmen pijamalarımla atmış halde buldum, kahvemi içtim.. düşündüm durdum. kendi kendimle sohbet ettim sonra da dedim ki eve gittiğinde o bilgisayarın başına geç ve kafanda dönen her şeyi olmasa da bir kısmını otur yaz.. haddinden fazla öteledin artık yaz! dedim..

bugün benim için gerçekten bir milat olsun ve bugünü asla unutmayayım diye kendimi itekleyerek evime, yani bu sayfaya sürükledim… işte şimdi buradayım.. İnsan evine gitmeye korkar mı? ben tam 2 sene korkudan kafayı yedim. yazamam, yapamam diyerek kendimi körelttim.. ödüm koptum burayı açıp bakmaya ama çok özlemişim, yazmaya çalışırken fark ettim..

en son nerede kaldık hatırlamıyorum ama depresifliğim azalarak tükenmedi, artarak çoğaldı… iki sene içinde kendimi kaybettim, ağladım, zırladım, dolu dolu eğlendim, güldükçe güldüm ama gülerken fark ettim ki içim hep ağlamaya devam etmiş..

travmalarım bir bir gün yüzüne çıktılar, hepsiyle teker teker selamlaştım, evime davetsiz misafir olarak geldiler.. kısa süreliğine misafir ederim sandım ama resmen bana yerleştiler, kovmayı beceremedim… sonra kovma cesaretimin olmaması beni koca bir tembele dönüştürdü.. tembelliğim öyle bir hal aldı ki her şeyin farkında olup kılımı bile kıpırdatamadım. hareket etmeye yeltendiğim her an daha da sert çakıldım yere, düştükçe düştüm ve yerden kalkmak bana ölüm gibi geldi, resmen dibi gördüm..

affedemediğim herkesi affettim diye kendimi kandırırken içten içe hiçbirini affetmeyip kinimi ve nefretimi büyüttüm.. artık kabullendim, bunun için hiç üzgün de değilim ne yazık ki hiçbirinizi affetmiyorum, affetmeyeceğim de..

şarkının bir yerinde inanılmaz dramatik bir tonda ‘yalnızken günler sanki yıllarmış gibi geliyor’ diyor, gerçekten öyle.. o kadar yalnız kaldım ki sanki ömrümden bir elli sene gitmiş gibi hissettim. insanın kendi kendisiyle hesaplaşma süreci de aşırı sancılı biliyor musun.. kıvranıyorsun resmen sancıdan, ölüyorum herhalde diyorsun ama ölmüyor sürünüyorsun… ağlamak istiyorsun ama göz yaşın yok.. ağlıyorum sanıp dökebildiğin birkaç damla göz yaşının buzdan bir hançer olup kalbine sağlandığından da haberin yok. bir de üstüne hançerler kalbini delip geçerken sürünme halindeki çaresizlikse iğrenç bir şey. hani derler ya her şeyin çaresi var bu hayatta yalnızca ölümün yok diye, palavra! bu hayatta bir ölümün, bir de cevapsız soruların çözümü yok.. çok denedim ama cevapsız kalan sorularımın hiçbirine bir cevap alamadım, karşılığında muhatap olacak birini de göremedim.. ve çok bilendim, ruhum en keskin bıçaktan daha keskin şimdi…

Kalbim inanılmaz kırık, toparlayabilir miyim bilmiyorum.. belirsizliklerim haddinden fazla kurtulabilir miyim bilmiyorum.. eski gücüme kavuşur muyum hiç bilmiyorum.. ama denemeye çalışacağım.. bu ilk kırılmam değil, belki son da olmayacak. her kırıldığımda kırık parçaları birleştirmeye çalışırken artık kırıkları ortadan kaldırmaya tenezzül bile etmeyeceğim..buzdan hançerlerimin hedefi artık ben olmayacağım. çok yorgunum, nefes almak bile bazen yoruyor beni ama çok nefret etsem de bu sözden, hayat devam ediyor..

yalnızken günler sanki yıllarmış gibi geliyor..’ için 8 yanıt

      1. Bence niye bu kadar kaybetmiş gibi kendiniz kızıyorsunuz ki..
        size geleni bile korkutursunuz
        kızmayın kendinize sevin kendinizi aramayın bu yaşalarınızı daha 30 yaşındasın kalk kendine gel!!
        Aşka sevgiye ğnan gercek şeyler bunlar
        gormedin diye kırıldın diye vazgeçmee
        sev kendini yaşamayı sevvv

        Beğen

Yorum bırakın